Depresyon basitçe derin hüzün, durgunluk, neşesizlik, isteksizlik, çöküntü ve umutsuzluk halidir.
Dünya Sağlık Örgütü, depresyonu çağımızın en önemli ve en yaygın hastalıklarından biri olarak değerlendirmektedir.
BAŞLICA DEPRESYON TÜRLERİ
• Major depresyon
• Distimi (kronik Depresyon)
• Premenstrüel depresyon
• Madde/ilaçla ortaya çıkan depresyon
• Tıbbi durumlardan kaynaklanan depresyon
Major Depresyon
Depresyon kavramıyla genelde kast edilen durum major depresyondur.
Yaygınlık
•Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık görülenidir.
•Erişkinlerde yaklaşık her on kişiden birinde rastlanır.
•Her dört kadından biri, her 8-10 erkekten biri hayatında en az bir kez major depresif epizod geçirir.
•Orta yaşta daha sıktır. En sık gözlenen yaş aralığı 30-45.
Cinsiyet
Genel olarak depresyon tanısı konan;
•Kadınlarda hastalığı tetikleyici yaşam olaylarına daha sık rastlanır ve belirtiler daha şiddetlidir.
•Kadınlarda intihar girişimi, erkeklerde tamamlanmış intihar oranı daha fazladır.
•Kadınlarda anksiyete ve somatoform bozukluklar, yeme bozuklukları ve migrenle depresyonun birlikteliği daha sıktır.
•Kadınlardaki bu fark cinsiyet hormonlarının etkisi, genetik duyarlılık ya da MAO yüksekliği ve tiroid hastalıklarının daha sık olması gibi biyolojik faktörlerin yanı sıra cinsiyet algısındaki olumsuzluktan da söz edilebilir.
•Evlilik erkeklerde koruyucu görünürken, evlilik doyumu az olan kadınlarda depresyon daha sık görülmektedir.
•Depresif erkeklerde alkol ve madde kullanım durumu daha sıktır.
Aile öyküsü ve diğer risk etkenleri
•Birinci dereceden biyolojik akrabasında major depresyon öyküsü olanlarda depresyon olasılığı 2-4 kat artmaktadır.
•Ebeveynlerden birinde depresyon olanlarda risk %10-25 civarında olup, bu risk her iki ebeveynde depresif bozukluk olması halinde iki katına çıkmaktadır.
•Çocukluk dönemi yaşantıları, travma, kayıp, ihmal, istismar dikkate değer risk etkenleridir.
•Biyolojik yolaklar üzerinden depresyona yatkınlık önemli bir etkendir.
•Hastalık öncesi kişilik özellikleri ve kişiler arası ilişkilerdeki sorunlar
•Kronik stres ve olumsuz yaşam olayları
•Akut ya da tekrarlayıcı stresler, glukokortikoidler ve glutamatın etkinliğini artırarak BDNF’de azalmaya, hücre içi aktivitelerde artışa, nöron hasarı ve nöronal ölüme yol açar.
•Olumsuz sosyoekonomik durum ve yetersiz sosyal destek
•İşsizlik, yoksulluk, kent hayatı
•Anksiyete bozukluklarının varlığı
•Nörolojik hastalıklar (Parkinson, Demans, İnme)
•Endokrin hastalıklar (Tiroid hst. Cushing)
•İlaca Bağlı Depresyon: Rezerpin, Beta Blokerler, Kalsiyum Kanal Blokerleri, ACE inhibitörleri, Antikolesterol ilaçlar, Antiaritmik ilaçlar, Kortikosteroidler, Oral kontraseptifler, Antiepileptikler, Antineoplastik ilaçlar depresyonla ilişkilendirilmiştir.
•Alkol-madde kötüye kullanımı
Kindling fenomeni
Zamanla sosyal streslerin tetikleyici etkisine gerek olmaksızın epizodların kendiliğinden tekrarlaması hali.
Belirtiler
Yaygın olarak gözlenen belirtiler, çökkün duygu hali, boşlukta hissetme, kederlilik, yavaşlama, unutkanlık, dalgınlık, kararsızlık, enerji azalması-bitkinlik hali, kendine bakım dahil gündelik aktivitelerin çok zor gelmesi, iştahsızlık, uykusuzluk, değersizlik duyguları, düşünmekte ya da odaklanmakta güçlük çekme, ölüm arzusu bazen ölme planları, yataktan zor kalkma, zevk/ ilgi ve istek kaybı, esprilere gülememe, iyi bir habere sevinememe..
Ağır durumlarda, tam bir umutsuzluk sorulara yanıt vermeme, hiç konuşmama, olmayan ses işitmeler, görmeler ,
Mimik ve jestlerde, konuşma hızında, yürüyüşünde, hareketlerinde belirgin bir yavaşlama, toplumdan tümüyle çekilme, aşırı ya da uygunsuz suçluluk duyguları, sabahları erkenden uyanma ve kendini daha kötü hissetme gözlenir.
MAJOR DEPRESYON TANI KRİTERLERİ (DSM V)
* İki hafta ve daha uzun süreyle aşağıdakilerden en az 5’inin gün boyu yaşanması
* (1. veya 2. kriter mutlaka bulunmalı)
1)Depresif duygudurum
2)Anhedoni, ilgi-istek kaybı
3)İştah azalması ya da artması
4)Uyku azalması ya da artması
5)Psikomotor yavaşlama ya da huzursuzluk
6)Enerji azalması ya da yorgunluk/bitkinlik
7)Değersizlik ya da suçluluk duyguları
8)Düşünmede/odaklanmakta güçlük, kararsızlık
9)Yineleyici ölüm düşünceleri/tasarlamaları/girişimi
Duygudurumla ilgili değişiklikler
•Depresif duygudurum/disfori
•Yaşamaktan, yapıp ettiklerinden zevk almama, karamsarlık, çökkünlük, hüzün, moral bozukluğu, kendini boşlukta-kederli-elemli hissetme hali
•Bu durum depresyonun başlangıcında özellikle sabahları daha yoğunken, depresyon ilerledikçe gün boyu hale gelebilir.
•Yataktan zor kalkma, esprilere gülememe, iyi bir habere sevinememe..
•İlgilerde/istekte azalma
•Anestezi: Derin bir depresyonda acı veren bir olaya karşı bile hiç bir şey hissedememe.
Bilişsel Bozulmalar
•Dikkat, bellek, bilgi işleme süreci ve yürütücü işlevlerde bozulmalar
•Düşünce sürecinde, akışında, içeriğinde bozukluklar
•Konuşma hızında yavaşlama, reaksiyon zamanında uzama
•Olumsuz/otomatik düşünceler
•Umutsuzluk
•Karar verememe
•Obsesif ruminasyon ve fobiler
•Bellek bozukluğu/yalancı bunama hali
•Algı bozuklukları (varsanı/illüzyon)
Bedensel Belirtiler
•Enerji azalması
•İştah, kilo değişikliği
•Cinsel isteksizlik
•Hastaların %80’i uykusuzluktan, %20 kadarı ise aşırı uyumaktan yakınır.
•Uykuya dalış süresinde gecikme, tüm uyku süresinde azalma, REM latansında kısalma, derin uykuda azalma
Davranışsal Belirtiler
•Gündelik aktivitelerin aşırı zor gelmesi, özbakımın azalması
•Mimik ve jestlerde, konuşma hızında, yürüyüşte, hareketlerde göze batar bir yavaşlama
•Sosyal içe çekilme
Major Depresyonun Farklı Formları
Psikotik özellikli depresyon
Depresyon belirtilerine ek olarak hezeyan/halüsinasyon (sanrılar ve varsanılar) vardır.
Major depresyon tanısı konan hastaların %20 kadarında psikotik belirtiler gözlenir.
Hastaların yaklaşık yarısında hem duygudurumla uyumlu (“cezalandırılmayı hak ediyorum çünkü çok kötüyüm” vb., suçluluk, kişisel yetersizlik.) hem de duygudurumla uyumsuz sanrılar görülür.
Hipotalamus-hipofiz-böbrek üstü bezi ekseni etkinliği ya da tedaviye yanıt verileri psikotik özellikli olan ve olmayan depresyon arasındaki farkın yalnızca hastalığın şiddetiyle açıklanamayacağını ortaya koymaktadır.
Psikotik depresyon geçiren hastaların önemli bir kısmının uzun dönemde mani de geçirerek tanılarının bipolar bozukluğa döndüğü bildirilmiştir. Aynı şekilde psikotik depresyonlu hastaların birinci derece yakınlarında bipolar bozukluk ve şizofreni öyküsü psikotik özellik taşımayanlardan daha fazladır.
Psikotik özellikli depresyonlarda belirtilerin yatışmasından sonra antipsikotik ilaçlar antidepresanlardan önce kesilebilir.
Psikotik özellikli depresyonlar EKT(şok tedavisi)’nin birincil kullanım alanlarından biridir.
Melankolik özellikler gösteren depresyon
•Apati, ilgi kaybı, hemen tam bir ilgi istek kaybı, anhedoni, belirgin bir moralsizlik, aşırı ya da uygunsuz suçluluk duyguları, sabah erkenden ve birden uyanma, sabahları daha kötü hissetme, iştahsızlık, kilo kaybı ön plandadır.
•Yatan hastalarda daha sıktır.
•Psikotik özelliklerle daha sık birliktelik
•Aile öyküsü ++
Atipik depresyon
•İştah artışı, aşırı yeme, aşırı uyuma, kilo artışı
•Genel enerji azalmasına ek olarak kol ve bacaklarda yoğun bir ağırlık (kurşun tipi paralizi) hali görülür.
•Reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık gibi ayırıcı yönleri vardır.
•Nörotik özellikler
•Stresör faktörler
•Ağır olmayan bir tablo
•Duygudurum reaktivitesi dikkat çeker.
TEDAVİ
Farklı terapi türleri depresyonda etkilidir. Bunlar başlıca;
-Destekleyici terapi
-Bilişsel-Davranışçı terapi
-Kişilerarası ilişki terapisi
-Evlilik ve aile terapisi
-Dinamik psikoterapi
Psikoterapi, orta şiddette ve özellikle de hafif depresyonda tek başına yeterli olabilir.
Bilişsel Davranışçı Terapi, ilaçla birlikte veya tek başına ilaç tedavisine benzer başarı sağlamaktadır
Egzersiz
Hafif/orta dercede depresyonlarda, psikolojik danışmanlık ve ilaç tedavisi kadar etkin olabilir
Fizik aktivite benlik saygısını, benlik imajını, self-kontrol ve self-disiplini artırması yanında daha fazla enerji düzeyi ve dayanıklılık oluşturmakta, serotonin ve endorfin salınımını uyarmaktadır
İlaç tedavisi
Tüm psikoterapiler kadar etkindir, psikoterapi ile birlikte kullanılması en uygun olanıdır.
Ne var ki kimi hastalar sık aralıklarla terapiye gelme imkanı bulamaz.
Kimi hastalarsa uzun terapi görüşmesini takiben kendilerine ilaç yazıldığında sadece ilaçla tedavi edildiklerini düşünebiliriler.
İlacın türü, hastanın özelliklerine, ilacın yan etki ve toksisite profillerine ve depresyonun türüne göre seçilir.
Antidepresan ilaçlar
İlaç, hafif major depresyonda ilk tedavi olarak tercih edilebilir ancak orta-ağır şiddetteki depresyon durumlarında mutlaka kullanılmalıdır.
• Tedaviye başladıktan 6-8 hafta sonra semptomlarda iyileşme beklenir.
• Tedavi ilk atakta en az 6 ay, 2. atakta 2 yıl sürmelidir..
• Çalışmalar, uzun süreli antidepresan tedavisinin, iyilik halinin devamını sağladığını ve hastalığını tekrarlamasını ciddi ölçüde önlediğini göstermiştir.
İlaç seçiminde dikkat!
1-İlacın yan etkileri, güvenirliği ve tolerabilitesi
2-Hasta veya ailesinde önceden olumlu cevap alınan ilaç olması
3-Hastanın tercihi, kullanılan diğer ilaçlarla etkileşmemesi
4-Maliyeti
5-Klinik araştırma verilerinin nitelik ve sayısal değeri

Diğer Terapötik Aktiviteler
-Hobiler
-İyi/dostane ilişkiler
-Yeterli dinlenme
-Günlük hayatın uygun biçimde programlanması
Tedaviye direnç
Depresyon tedavisinde yanıt hastalığın şiddetinde %50 oranında azalma sağlanması olarak tanımlanmaktadır.
Dirençli depresyon tedavisi için uygulanmakta olan üç farmakoterapi stratejisi, güçlendirme, kombine etme ve ilaç değiştirmedir. Kanıt düzeyi iyi olan güçlendirmeler lityum, T3, aripiprazol ve ketiyapin güçlendirmeleridir.
Araştırmalar, depresyonun nörobiyolojik kaynağının, “sistemler” veya kortikal, subkortikal ve limbik beyin bölgelerini içeren “nöronal devreler” düzeyinde olduğuna işaret etmektedir. Bu anlamda rTMS (Tekrarlayıcı TMU) orta derecede antidepresan etkinliğe sahiptir.
Derin Beyin Stimülasyonu da kanıtlanmış nöropatofizyolojiye dayanan anatomik hedefler iyi belirlendiğinde ve endikasyonu iyi değerlendirildiğinde bir tedavi seçeneği olarak düşünülebilir.
Her 4 olgudan 3’ünde hastalık tekrar eder.
Tedavi ile danışanların %50’si tam, %30’u kısmen düzelir, % 20’sinde ise kronikleşme gözlenir.