21.YÜZYIL: DİJİTAL ÇAĞ
Dümeni dijital araçların elindeki sanal dünya, yaşlı dünyamızla kenetlendi ve kontrolü eline aldı. Gidişin yönü meçhul zira teknolojiyle her gün güncellemekte. İnsan aklını ve becerisini adeta çöpe atan yapay zekâ, savunma, ticaret, bankacılık, tıp, mimari, mühendislik gibi birçok mesleği ele geçirmektedir.
Hızlı ve gerçek ötesi bir çağdayız. Ayakta kalabilmek için kendimiz de güncellenmek zorundayız.
İnternet, bilgiye erişimi ve paylaşımı olağanüstü kolaylaştırsa da bir yandan da küresel bir bilgi çöplüğü oldu. Her bilgi manipüle edilebiliyor, sanat, edebiyat, insani olan her şey sıradanlaşıyor, her şey görecelileşiyor.
Sınırların belirsizleşmesi, toplumun temel kurumu aileyi de sarsmakta. Kurallar değişmekte, geçmişle bağlar kopmakta, mahremiyet yitirilmekte, ebeveynlik ihmal edilmekte, referans sistemleri etkinliğini yitirmektedir.
“Post-truth” yani nesnel olmayanın veya algı yönetiminin yani ambalajın daha da açıkçası yalanın egemen olduğu bir dünyadayız. Duygu ve tasarımlar gerçeğin önüne geçti, gerçek yenildi. İnsanlar hoşlarına giden gerçeği seçer oldu. Bilimin kaba bir pozitivizmle dine dönüştürülmesi, dinin cehalet ve istismar yüzünden gözden düşürülmesi, hayatın anlamdan, sığınacak bir limandan yoksun bırakılması çağın melankolisidir.
Amerikan toksik kültürünün de katkısıyla “postmodern bir duygudurum bozukluğu” yerleşiyor, “barış” döneminde kaygı, sayısız uyaran arasında dalgalanmalar, seçenek bolluğunun doğurduğu yorgunluk.
Verilere hükmedenler toplumlara da hükmediyor. Güçlüler eşitsizliği daha da artırmaya, “tanrılaşmaya” kafa yoruyor. Bir firmanın ya da bir para biriminin değeri bir kişinin tek cümlesiyle milyarlarca dolar inip çıkabiliyor.
Küresel kültürün ruhu sınırsız özgürlük, maksimum konfor ve bireycilik! Derin bağları, anlamı, başkalarını düşünmeyi terk ediyoruz, daha rahat oluyor, hafifliyor, sığlaşıyoruz. İnsani değerlerdeki çözülmeden kaynaklanan tehdit, bir yandan yalnızlaşarak bir yandan ortak yaşamın kuralları sıkılaştırılarak dengelenmeye çalışılıyor.
Üstelik bir yüzündeki ışığı ötekiler alıp götürmüş, diğer yüzü ışıklarla dolu, adaletsiz, ruhsuz bir dünya! Varlıklı ülkeler ancak kendi halkları için demokrat ve özgürlükçü; Dünyanın her yerinde uyguladıkları şiddet ve sömürüye barış ve kardeşlik nutukları eşlik ediyor.
21.yüzyıl, dürtüsel saldırganlığın, akran şiddetinin, sahte kimliklerin arttığı, empatinin, cinsel sınırların azaldığı antisosyaller yüzyılı mı olacak?
Uyaran Toksisitesi
Her gerçeğin çarpıtıldığı bir bilgi kirliliği, dikkat çelinmesi, odaklanamama çağı.
Aşırı uyarılma beyinde kaosa, bellek kaybı ve içe kapanmaya yol açabiliyor. Anormal hızdaki bilgi akışı beynimizin öngörüye dayalı yönetim sistemini zayıflatıyor.
Bağımsız düşünme alışkanlığı terk ediliyor, heyecan, zevk arayışı artıyor.
Geçmişte haftalar süren yazışmaların, görüşmelerin süresi saniyelere indi.
Kurgu bilim filmlerinde gördüğümüz türden hızlanmış akışa uyum sağlayacak zamanımız olmuyor.
Aile, iş, okul, arkadaşlık ilişkileri, ticaret bambaşka mecralara kaydı.
21.Yüzyıl Hastalıkları
İnternet, madde, kumar, cinsellik, alışveriş başta olmak üzere her türden bağımlılık, şiddete yönelim, sosyal becerilerin körelmesi, içe kapanma, uyku sorunları, obezite…
Eğitim, çalışma, güvenlik ve kimlik sorunları, yabancılaşma yeni yüzyıla “meydan okuyan” sorunlar.
Biz, tarım toplumu kodlarıyla yeni dünyaya taşınıyor, hukuk ve insan hakları karnemizle yirmibirinci yüzyılı da ıskalama işaretleri veriyoruz.
Bu hız ve karmaşada savunma hattımız sadeleşmek, sevgi ve dayanışma olmalıydı.
Evrensel çözüm ise tüm dünyada merhameti ve adaleti öne çıkaracak bir sağduyu olabilir.