21.YÜZYIL: DİJİTAL ÇAĞ
Dümeni dijital araçların elinde olan sanal dünya, yaşlı dünyamızla kenetlendi ve kontrolü eline aldı. Hızlı ve gerçek ötesi bir çağdayız. Devletin, değerlerin, toplumun, işin anlamı değişti. Gidişin nereye olduğunu bilen yok zira teknoloji, gidilen yolu her gün yeniden güncellemekte.
İnternet, bilgiye erişimi ve paylaşımı kolaylaştırsa da aynı zamanda küresel bir dezenformasyon aracı. Her bilgi manipüle edilebiliyor, sanat, edebiyat, insani olan her şey sıradanlaşıyor, “her şey görecelidir” vurgusu artıyor.
Sınırların belirsizleşmesi, toplumun temel kurumu olan aileyi de temelden sarsmakta. Kurallar hızla değişmekte, geçmişle bağlar kopmakta, ebeveynlik giderek daha çok ihmal edilmekte, referans sistemleri etkinliğini yitirmektedir. Sessizlik, yalnızlık ve mahremiyet kayboldu. Ayakta kalabilmek için kendimizi durmaksızın yenilemek zorundayız.
“Post-truth” yani gerçek ötesinin veya algı yönetiminin, yani inkarın, ambalajın daha da açıkçası yalanın egemen olduğu bir dünyadayız. Duygu ve tasarımlar gerçeğin önüne geçti, gerçek yenildi. İnsanlar hoşlarına giden gerçeği seçer oldu.
Amerikan toksik kültürünün de katkısıyla “postmodern bir duygudurum bozukluğu yerleşiyor; gelişmenin doruğunda keder var, barış çağında kaygı, sayısız uyaran arasında can sıkıntısı”. 21. yüzyıl, dürtüsel saldırganlığın, akran şiddetinin, sahte kimliklerin arttığı, empatinin, cinsel sınırların azaldığı antisosyaller yüzyılı mı olacak?
Uyaran Toksititesi
Her gerçeğin çarpıtıldığı bir bilgi zehirlenmesi, dikkat çelinmesi, odaklanamama çağı. Aşırı uyarılma beyinde kaosa, bellek kaybına ve içe kapanmaya yol açabiliyor. Anormal hızdaki bilgi akışı beynimizin öngörüye dayalı yönetim sistemini zayıflatıyor. Bağımsız düşünme alışkanlığı terk ediliyor, heyecan, zevk arayışı artıyor.
Verilere hükmedenler toplumlara da hükmediyor. Güçlüler eşitsizliği daha da artırmaya, “tanrılaşmaya” kafa yoruyor. Yapay zeka insan aklını çöpe atmakta, seçenek bolluğu insanı yorgun ve mutsuz kılmaktadır.
Geçmişte haftalar süren yazışmaların, görüşmelerin süresi saniyelere indi. Kurgu bilim filmlerinde gördüğümüz türden hızlanmış bir hayata uyum sağlayacak zamanımız olmuyor. Aile, iş, okul, arkadaşlık ilişkileri, ticaret bambaşka mecralara kaydı.
Küresel kültürün ruhu, sınırsız özgürlük, maksimum konfor ve bireycilik! Bencilleştikçe derin bağlarımızı, başkalarını düşünmeyi terk ediyoruz, daha rahat oluyor, hafifliyor, sığlaşıyoruz. İnsani değerlerdeki çözülmeden kaynaklanan tehdit, bir yandan yalnızlaşarak bir yandan da ortak yaşamın kuralları sıkılaştırılarak dengelenmeye çalışılıyor.
Bilimin kaba bir pozitivizmle dine dönüştürülmesi, dinin cehalet ve istismar yüzünden gözden düşürülmesi, hayatın anlamdan, sığınacak bir limandan yoksun bırakılması çağın melankolisidir.
Üstelik bir yüzündeki ışıkları ötekiler alıp götürdüğü için o yüzü karanlık kalmış, diğer yüzü ışıklarla dolu, adaletsiz, vahşi, ruhsuz bir dünya! Varlıklı ülkeler ancak kendi halkları için demokrat ve özgürlükçü; Yemen’de, Libya’da, Afrika’da uyguladıkları sömürüye barış ve kardeşlik nutukları eşlik ediyor. Bir firmanın ya da bir para biriminin değeri, tek bir kişinin bir cümlesiyle milyarlarca dolar inip çıkabiliyor.
Trump’ın bize öğrettiği en önemli ders yalanın gücü oldu. Demokrasi şampiyonu ve dünya lideri bir ülkenin Başkanının, seçilmek uğruna elinde İncil’le nefreti ve kutuplaşmayı azdırarak milyonları çevresine toplayışı umut kırıcıydı; gitmesi ise umut yeşertici oldu. Trump’ın tüm dünyaya verdiği ikinci ders, hiç kimseye zehirleyici dozda bir güç yüklenmemeli.
21.Yüzyıl Hastalıkları
İnternet, madde, kumar, alışveriş başta olmak üzere her türden bağımlılık, şiddete yönelim, sosyal becerilerin körelmesi, içe kapanma, uyku sorunları, haz düşkünlüğü, obezite…
Eğitim, işsizlik, güvenlik ve kimlik sorunları, yabancılaşma, yeni yüzyıla “meydan okuyan” sorunlar. Bizim ülkemiz biraz tarım biraz kabile toplumu kodlarıyla dijital aleme taşınıyor. Hukuk karnemizle yirmibirinci yüzyılı da ıskalama işaretleri veriyoruz.
Bu hız ve kargaşada savunma hattımız sadeleşmek, sevgi ve merhameti korumak olmalı. Evrensel çözüm ise tüm dünyada dayanışmayı ve adaleti öne çıkaracak bir sağduyu olabilir.